BAŞKENT ANKARA'DA GEZEBİLECEĞİNİZ TARİHİ MEKANLAR

GEÇMİŞE DOĞRU GELENEKSEL TATLARLA KARIŞIK YOLCULUĞUMUZ : ANKARA KALESİ VE HAMAMÖNÜ
Zaman darlığı, hava şartları, iş temposu, yorgunluk ve daha saymaya bile üşendiğim pek çok sebepten olsa gerek gezmeye, keşfetmeye, aynı zamanda kafa dinlemeye zaman bulamadım. Haliyle biraz form kaybettiğim şu dönemde ısınma turlarıyla ufak tefek gezilerle sahalara dönmenin vakti geldi diye düşündüm. Kafa dinleyeceğimiz, manzara izleyebileceğimiz, insan kalabalığının bol olduğu yerlerden bahsedeceğiz bu yazımızda. Kale surlarından şehri izlemek güzeldir ve ben bunun keyfini en iyi Belgrad’da çıkarmıştım Tuna Nehrine karşı. Geziyi yapmadan önce de  en son (net hatırlamasam da) ortaokulda falan gittiğim Ankara Kalesinde aynı deneyimi yaşamaya karar verdim; ne de olsa yıllar geçmiş aradan. Hava da sıcak, aldım makinemi ,atladım metroya, dedim Ulus’tan yürür çıkarım kaleye. Kalenin hemen yanında Anadolu Medeniyetler Müzesi var- yazılarımızı okuyan varsa bilir- oraya gittiğimde yorgunluktan üşenmiştim kaleye çıkmaya. Şöyle söyleyeyim, o zaman acayip iyi yapmışım. Kaleye Ulus tarafından gitmeye karar verirseniz çıkacağınız merdivenleri hesap edin, çıkmadan dış kalenin bahçesinde gölge bir yer bulun dinlenin. Önce merdivenler daha sonra surların içinden yürüyüş size yorabilir. İkinci bir alternatif Kurtuluş tarafından kaleye gelebilirsiniz, o yol sadece çarşı içerisinden biraz yokuşlu olur o kadar. Sorarsanız bir daha hangi tarafı tercih edersin diye, Kurtuluş metrosundan çıkar yürüyerek kalenin dış surlarının Kurtuluş tarafına bakan kapısından ziyaret etmeyi tercih ederim. Kalenin yapılışından uzun yıllar geçmiş olması nedeniyle görebileceğimiz belli yerler mevcut. Dış surlara ait bazı kuleleri görebileceğimiz gibi aynı zamanda iç kaleyi de keşfetme şansımız oluyor. Kalenin yapım tarihi tam olarak bilinmiyor ama Hititler tarafından yapılmış olabileceği varsayılıyor. Bu bilgi henüz arkeolojik verilerle kanıtlanmamış. Selçuklular, Romalılar ve Bizanslılar tarafından defalarca onarılan kale dediğimiz gibi iki bölümden; iç kale ve onu saran dış kaleden oluşuyor. İç kalenin siz sadece bir kısmını ziyaret edebiliyorsunuz çünkü al bayrağımızın dalgalandığı diğer kısım ziyarete kapalı durumda. Dış kalenin 20 ye yakın kulesi bulunurken, büyük bir alanda bulunan iç kalenin 15-16 metre yüksekliğindeki duvarlarının üzerinde 42 kule varmış.Dış kalenin surlarında içeri girdikten sonra yaklaşık 5 dakika içeride bulunan yollardan yürüyerek iç kalede surları ziyaret edeceğimiz noktaya ulaşıyorsunuz. İç kaleye ait bölümü ziyaret ederken önce bir avluya çıkıyorsunuz, daha sonra merdivenlerle surların tepesinden Ankara’ya tamamen kuş bakışı bir göz atıyorsunuz. Ankara’da gezmek istediğiniz her yere bir bakışla ulaşabiliyorsunuz bu surlarda. Anıtkabir, Kocatepe Camii, Atakule, Gençlik Parkı hepsi sadece bir bakış uzağınızda. Fakat şunu söylemekte fayda var, eğer yükseklik korkunuz varsa surlara çıkmak sizin için problem. Kalabalık bir ziyaret noktasında, surların kenarında korumalık olmadığını eklersek, surlardan manzaranın keyfini çıkartırken dikkat etmeniz gerektiğini söylemeliyim. Surları ziyaret ettiğimiz bu kısımdan ayrılırken iç kalede bulunan Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından 1178 tarihinde yapılan Alaaddin Camii’ni de ziyaret edebilirsiniz. Ankaraya karşı manzara fotoğrafları çektikten sonra, hemen Alaaddin Camii’nin yanında bulunan kale kapısından geçerek, iç kale de restore edilmiş sokaktan yürüyerek Hamamönü’ne doğru yöneldim. Bu sokakların restorasyonu gayet iyi ve yemek yiyip, dinleneceğimiz birçok konak mevcut. Yine hediye almak isteyenler için pek çok dükkan bu alanda bulunuyor. Ankara Kalesinin saat kulesi bulunan kapısında çıkış yapıp, yine çevre düzenlemesi ve restorasyon ile göz kamaştıran, insanların vakit geçirmek için uğrak mekanı Hamamönüne düştü yolumuz. Kaleden 15 dakika civarı sürdü yürümem ve restore edilmiş evleri gördüğümde dedim ki geldik :) Saat kulesi fotoğrafları çekmeyi severim ve ilk dikkatimi çeken 2008 yılında yapılmış bir saat kulesi ve hemen önünde Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY’un heykeli oldu. Yoldan geçen insan kalabalığı olsa da yine de aynı karede fotoğraflarını çekmeyi başardım. Evet gayet güzel, keyif geçirmek için güzel bir yer Hamamönü ama burayı ziyaret etmeniz için güzel olmasından çok daha mühim bir sebebiniz daha var.  Milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY’un İstiklal Marşımızı yazdığı Tacettin Dergahı Hamamönünde yer alıyor. 1901-02 tarihlerinde  II.Abdülhamit tarafından yapılan dergahı Hamamönünde ziyaret edebilirsiniz. Aynı zamanda dergahın hemen yanında ziyaret edebileceğiniz Mehmet Akif ERSOY müzesi de bulunuyor. Konakların arasında, restoranların, hediyelik eşya dükkanlarının bulunduğu yollardan; dondurma, macun satıcılarının ve kumda Türk kahvesi pişiren tezgahların arasında gezeceksiniz Hamamönünü. Biraz eski geleneklere ait izleri gözlemlerken, birazda geleneksel yemeklerin tadına bakacaksınız. Tarihi konakların önünde fotoğraf çektirmekten kendinizi alıkoyamazken, bir anda el sanatlarının bulunduğu alanda ebru yaparken bulacaksınız kendinizi. Huzur bulmak ya da kültürel yolculuğa çıkmak, herkes için farklı anlamlar sunan özellikler barındırıyor Hamamönü. Benden size bir tavsiye olsun, yakınlarda olursanız, Ankara’ya yolunuz düşerse yöresel tatları nerede denerim diye düşünmeyin. Ara sıcak tadında, daha detaylı yolculuklara hazırlık babında, geçmiş döneme şöyle bir göz atıp, yöresel lezzetlerin kokusunun sindiği sokaklarda fotoğraf çektiğim gezimden anlatabileceğim detaylar bu noktada tükendi artık. Tavsiyeleri aldınız, gidip yöresel bir yemekle noktayı koymak size kalmış. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere hoşçakalın...




Ankara Kalesi Bayraklı kısım



Surlara giderken gireceğiniz avlu

Surlardan Ankara manzarası
Surlardan Anıtkabir manzarası


Ankara Kalesi surları 







Kale içerisinde yürüyeceğiniz konakların yer aldığı sokaklar
Kalenin saat kulesi bulunan giriş kapısı

Hamamönüne vardığınızda parkta sizi dede ve nene heykeli karşılıyor :)



Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY ve
Hamamönün'deki saat kulesi




















Hamamönü sokaklarından   
kareler    

Tacettin Sultan Dergahı





Hamamönünde sokaklarında sıkça karşılaşacağınız kumda pişen türk kahvesi

ANKARA'DA TARİHİ BİR TAPINAK : AUGUSTUS TAPINAĞI

      Gezi noktalarına yaptığımız güzel ve eğlenceli gezilerle farklı noktalardan kendimize özgü görüşlerimizi aktaracağımız ikinci durağımız Ankara’da bulunan Augustus Tapınağı. Ankara’da daha çok müze gezmeye odaklı planım içinde ,yaz aylarında, sıcak ve güzel bir hava da yol alırken karşılaştım Augustus Tapınağıyla ve tabii ki uzun zaman öncesinden günümüze gelen bu yapıyı yakından inceleme ve tarihi hakkında bilgi sahibi olma şansı buldum. Augustus Tapınağı; Hacı Bayram Camii’nin bitişiğinde yer almaktadır ve bulunduğu yerden de Ankara’yı izleme şansı elde edebilirsiniz; ferahlatıcı bir manzarayla birlikte. Hemen tarihi bilgilerden bahsedelim. Augustus Tapınağı dünya’daki en önemli Roma yapılarından biridir ve bu önemini de Roma İmparatoru Augustus’un başarılarının anlatıldığı eşşiz yazıta borçludur.  Yapı M.S 6. Yüzyıl başlarında Bizanslılar tarafından kiliseye çevrilmiştir. Hacı Bayram Camii’nin yapımından sonra tapınağın bir süre medrese olarak ta kullanıldığı düşünülmektedir. Evliya Çelebi 1640 yılları civarında Külliye’de de 300’ e yakın dervişin barındığından bahsetmektedir. Tapınağın duvarlarında Augustus’tan bahseden yazıtlar bulunmaktadır. Yazıt 35 bölümden oluşur ve Augustus’un  başarılı fetihlerinden, Roma halkına gösterdiği cömertlikten, Roma’da inşa ettirdiği büyük binalardan  ve imparatorluğa getirdiği istikrardan söz eder. Bu sefer kısaca da olsa karşılaşma şansı bulduğum çok önemli ve tarihsel bir yapıdan bahsetme şansı buldum. Sizler için çektiğim bir fotoğrafı da paylaşmak istiyorum. Ankara’ya gidip gezme fırsatı yakalayanlar gidecekleri yerlerin bulunduğu listeye bu tarihi tapınağı da ekleyebilirler. Tepe noktaya ulaştığınız zaman,  eğer gezinizi yaz aylarında yapıyorsanız, serin bir rüzgar eşliğinde hem Hacı Bayram Camiini hem de Augustus Tapınağını görebilirsiniz.




























ROMA DÖNEMİNDEN GÜNÜMÜZE 500 YIL KULLANILMIŞ TARİHİ BİR YAPI: ANKARA ROMA HAMAMI

Geçmişte birçok medeniyet Anadolu topraklarında yaşamış, kendi eserlerini de bu coğrafya’ya bırakmayı da ihmal etmemişlerdir. Zamanla yapılan bir çok kazı sayesinde bizler bu eserleri görme şansına sahip olabiliyoruz. Çok uzun zaman önce ortaya çıkarılan birçok tarihi yapı olduğu gibi günümüzde bile eski uygarlıklara ait birçok antik yapı ve şehir yerleşmesi kalıntılarına ulaşılabiliyor. Benim ziyaret ettiğim birkaç şehirde ortaya çıkan bir çok antik şehir kalıntısı var. Ben bu sefer sizlere 1937 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkan ve yaz aylarında ziyaret ettiğim Roma döneminden günümüze uzanan, dönemin önemli yapılarından biri olan Roma Hamamını hakkında yaptığım gözlemlerden bahsedip, gözüme çarpan ilginç bilgileri ve yazıları sizlerle paylaşacağım.


Aslında çok ilginç bir yapı ve ziyaret ettiğimde edindiğim bilgilerden biri buranın bir höyük olduğu. Aşağıdan yukarıya doğru  Frig,Roma, kısmen Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yerleşim gördüğü anlaşılmıştır. Eğer bu tarihi yapıyı kim, neden yaptırmış derseniz, Roma Hamamı 3.yüzyılda Septimius Severus’un oğlu Roma İmparatoru Caracalla tarafından Sağlık Tanrısı Asklepion adına yapılmıştır. Hamam çevresinde yapılan çalışmalarda Caracalla sikkelerinin bulunuş olması adeta bu veriyi doğrular niteliktedir. Bu bilgiye de hamamın bulunduğu alana girdiğimizde bizi karşılayan ve kazı bölgesinde bulunan önemli kalıntılar hakkında bilgi veren tabeladan öğreniyoruz.





Yapı hakkında ana bilgileri aldıktan sonra neler gözlemlediğimden bahsetmek istiyorum. İlk olarak Roma döneminden günümüze ulaşmış kalıntılarla karşılaşıyoruz hamamdan önce. Eğer birçok müze ziyaret etmişseniz ya da Roma döneminden kalmış bir yapıyı görmüşseniz bu kalıntılar size tanıdık gelecektir. Şayet bunlar benim çoğu yerde gördüğüm o dönemin özelliğine sahip yapılar fakat hepsi aslında kendi içinde farklı hikayeler barındırıyor. Öncelikle neler gördüğümden bahsedelim. Girişte karşımıza aslan heykelleri, kitabeler,mezar taşları ,mil taşları, sütunlar, lahit parçaları çıkıyor. Açıkçası yapılan kazılarda ortaya çıkmış bu parçalar çok büyük bir alan içerisinde yer alıyorlar, çok fazla parça var. Hepsinin farklı hikayesi var derken de şunu açıklamak istedim, mezar taşları üzerinde yazılmış olan yazılar tercüme edilmiş ve orada bulunan iki mezar taşından birisi 13 yaşında ölen Castrensis diğeri ,ise 7 yaşında ölen iki kardeş Auximos ve Athenodoros adına yaptırılmış olması. Her farklı heykel o dönemde farklı şeyleri  ifade edebilirken ailelerin de çocukları anısına mezar taşları yaptırdığını görüyoruz. Sizlerle mezar taşlarının  üzerinde yazan bir yazıyı da paylaşmak isterim. “ Niketes, I. Pathica ordusunun emektarı ve Kale onun annesi, onların kendi tatlı çocuğu, bilgi ve eğitimin tüm zarafetiyle süslenmiş, 13 yıl yaşayan Castrensis anısına. Tatlı çocuk mutlu ol, kimse ölümsüz değildir.


” Büyük bir alanda birçok kalıntının bulunduğu bölgeyi geçtikten sonra Roma hamamı kazı bölgesine ulaşıyoruz. Alana yaklaştığınız zaman biraz tepeden alanın içerisine giremeden inceleme fırsatı yakalıyoruz. Yapı hakkında inceleme yaptığımızda ya da aldığımız broşürleri okuduğumuzda, yapının iki ayrı bölümden oluştuğunu anlıyoruz. Bunlardan ilki Antik Ankyra şehrinin sütunlu yolundan bir kısım, ikinci kısım ise Roma Çağı Hamamı ve Palaestra’sına ait binalar. Antik sütunlu yolun; daha önce gezdiğim ve paylaştığım antik Ankyra şehrinin kutsal alanı olan Augustus Tapınağı’nın olduğu yere kadar uzandığı biliniyor. Diğer kısım da fotoğraflarına da yer vereceğim, farklı kısımlardan oluşuyor.


Ziyaret ettiğinizde bu kısımlarım tabelalarla gösterildiğini fark edeceksiniz. Bu kısımlar Soyunma odaları, ılık kısım, soğuk kısım, sıcak kısım , havuz gibi bölümlerdir. Gerçekten büyük alana yapılmış bir yapı ve orada ki tabelada yer alan haliyle dönemin güzel yapılarından biri. Tabelanın resminden de ne kadar güzel bir yapı olduğunu göreceksiniz. Fotoğraflar ile yaptığımız gezi hakkında daha fazla bilgi sahibi olacağınızı umuyorum, bu yapıyı görmek isterseniz de Ankara’ya uğramayı unutmayın. Benim bu güzel yapıdan sizlere aktaracağım izlenimlerin bu kadar, bir sonraki  gezi yazımızda görüşmek dileğiyle…











































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder