Çok planlı hareket etmeseniz de yurtdışına adım attıktan sonra bir şekilde kendinizi 1-2 günlükte olsa komşu ülkelerde bulabiliyorsunuz. İlk yurtdışı deneyimim olan Belgrad; farklı bir kültürü, dini anlamam için ortam hazırladı, ikinci durağım Budapeşte’de bunu pekiştirdi. Budapeşte yolculuğum çok fazla değil iki gün sürdü ama gezilecek yerleri keşfetmek açısından ucu ucuna da yetti. Hadi başlayalım neler yaptığımızdan bahsetmeye.
Belgrad’tan Budapeşte’ye trenle geçtik. 8 saat süren yolculuktan sonra sabahın ilk ışıklarıyla Keleti istasyonunda Budapeşte’ye merhaba dedik.
Keleti Tren İstasyonu (Eğer trenle gelirseniz sizi karşılayacak ilk yer )
İstasyondan çıktığımda ilk tepkim gördüğüm harika mimari karşısında yaşadığım şaşkınlıktı. Benim şahsi görüşüm Budapeşte Avrupa tarzı mimariyi yansıtan harika bir şehir. Tren istasyonu merkeze çok uzak değil belki 3-4 durak uzaklıkta. Eğer otobüs kullanmak isterseniz durak kenarında bulunan bilet alma makinelerinden tek kullanımlık bilet edinebilirsiniz. Budapeşte de eğer az kalma gibi bir durumunuz varsa şehri keşfetmek için yapabileceğiniz en güzel şey free turlara katılmak. Ücretsiz olan bu turlarda rehber eşliğinde farklı mekanları ve anıtları ziyaret edebiliyor ve tarihe ait bilgileri edinebiliyorsunuz. Ücretsiz olan bu turlara katılarak, insanlarla birlikte kalabalık grup eşliğinde şehri turlayabilirsiniz.
Budapeşte sokaklarında karşılaşacağınız manzara
Yeni bir şehre ya da ülkeye gittiğinizde elbette yerel ve farklı tatları denemek isteyebilirsiniz. Her ihtimale karşı midenizi bozmaktan korkup tatilimiz mahvolmasın, yeni lezzetler istemiyoruz derseniz de çok sayıda Türk kebap restoranı bulmak gibi bir alternatifiniz de var. Ayrıca yemek sonrası çaylar müesseseden J Budapeşte Tuna nehrinin ikiye ayırdığı bir şehir. Bir taraf Buda öbür taraf ise Peşte. İki yakayı birleştiren çok sayı da köprü var. Benim favorim ise yıllar önce hikayesini okuduğum ya da dinlediğim her iki başında da iki aslan heykeli bulunan “Aslanlı Köprü”. Hikayeyi de hatırladığım kadarıyla anlatayım sizlere. Gerçekten çok güzel bir köprü ve köprü yapıldığı zaman köprüyü inşa eden kişi köprünün kusursuz olduğunu ve eğer bir kişinin köprü de kusur bulması halinde kendini Tuna nehrinin sularına bırakacağını söylemiş. Herkes köprüyü detaylı bir şekilde incelemiş fakat bir kusur bulamamış, o sırada kalabalığın içinden bir çocuk aslanların dili yok diyerek seslenmiş. Gerçekten de bakıldığında aslanların dili yokmuş, hikaye ye göre köprüyü yapan kişi kendini köprüden Tuna nehrinin sularına bırakmış. Hikaye bu şekilde gezdiğim yerlerde bu tip hikayelerin olmasını bilmek, benim için geziye daha farklı bir anlam katıyor.
Hikayesinden bahsettiğimiz Aslanlı KöprüTuna nehrinin kenarında yürürken insanların sürekli koşarak ya da bisikletle spor yaptığını görüyorsunuz. Spor yapmak için bence en ideal ortamlardan biri Tuna nehrinin kenarı. Hava da güzelse o harika manzara karşısında hepimiz spor yapmak isteriz inanın bana. Gece hayatı çoğu Avrupa şehrinde olduğu gibi çok hareketli. Caddeler ışıl ışıl, müzikler, restoranlar, yürümekten keyif aldığınız dakikalar, Tuna kenarında oturup ışıklar altındaki köprüyü, Royal Palace’ı izleyeceğiniz harika anlar, gece bitmesin diye düşünebilirsiniz.
Royal Palace diğer yakadan görünümü
Royal Palace'ın akşam görünümü
Aslında sadece Aslanlı köprünün hikayesi yok Budapeşte de farklı sokaklarda rastlayabileceğiniz farklı insanlara ait heykeller var. İnsanlar genellikle yanlarında durup fotoğraf çekiliyorlar fakat hepsinin ayrı bir hikayesi de var aslında. Bir daha uğrarsam Budapeşte ye turistik amaçtan çok bu heykellerin hikayelerinin peşinden koşmak olacak amacım. Son olarak vereceğim genel bilgi de Tuna Nehrinin üzerindeki köprüden yürüyerek geçin ve o anın keyfini çıkartın. Ben yürürken hafiften de rüzgar esiyordu, Tuna üzerinde yer alan vapur şeklinde restoranlar hepsi ayrı bir hava katıyor bu manzaraya.
Şehirde sıkça rastlayacağınız heykeller
Genel bilgilerden sonra başlayalım Budapeşte turumuza. Hangisini ilk sıraya koyayım bilemedim ama sanırım 96 metre yüksekliğindeki mimarisiyle gözümüze çarpan St. Stephen’s Basilica ile başlayalım. Tura da buradan başlamıştık ve Budapeşte ye gelipte görmeden dönerseniz yazık olur. Önünde orta büyüklükte bir meydan var, insanlar buralarda oturarak meydanda bulunan dükkanlardan bir şeyler alarak vakit geçiriyor hem de bu kiliseyi ziyaret ediyorlar. Basilica daha ona ulaşmadan yürümeye başladığınız caddenin başında gözünüze çarpıyor. Nasıl fotoğraflasam diyorsunuz kolay değil 96 metre dedik!
96 metre yükseliğindeki St. Stephen's Basilica
St. Stephen's Basalica'nın akşam görünümü ve toplanan kalabalık
İkinci durağımız Budapeşte’ye bayağı bir yüksekten bakabileceğimiz Liberty Statue. Bilmiyorum kaç basamak çıktık ya da ne kadar yol yürüdük, en son hatırladığım rüzgarlı hava da kısa kollu tişörtümle yola devam ettiğim J Biz yolları aşarız problem değil sonuç nasıl değer mi derseniz, yine olsa yine aşarım o yolu öyle güzel manzara var, izlemeye doyulmaz. Fotoğraflardan sonra bana hak verirsiniz umarım.
Liberty Statue'den Budapeşte Manzarası
Manzaranın yanı sıra tepeye çıkmadan aşağıdan görebileceğiniz çok yüksek heykellerde mevcut bu meydanda. Matthias Church gidebileceğiniz bir diğer turistik mekan. Liberty Square kadar yüksek olmasa da yine ufak tefek engebeler aşmanız gerek oraya gitmek içinde. Oraya ise çıkmadan önce de yöresel köy tadında bir festival tarzı bir şeyle karşılaştık. Burada yerel yemekler içkiler, tatlılar ve sahne de yerel kıyafetleriyle şarkı söyleyen kızlar vardı. Bu turlarla bir çok insan oraya geliyor ve kültürünüzü bu şekilde insanlara aktarmak gerçekten biçilmiş kaftan bir tanıtım şekli. Nerede karşılaştınız diye sorarsanız bu yöresel köyle Royal Palace içinde karşılaştık. Matthias Church’a uğramadan önceki durağınız orası olabilir. Orada yöresel çeşitlilik sizleri karşılayacak. Ayrıca gece Tuna kenarında oturduğunuzda göreceğiniz güzel manzaralardan biri Royal Palace ait olacak orayı keyifle seyredebilirsiniz.
Gezimiz sırasında uğradığımız ve mimarisine hayran kaldığım Parlamento binasına kesinlikle uğramalısınız. Budapeşte’de gezeceğiniz mekanlar bu kadar sınırlı değil fakat bizim uğrayabildiklerimiz bu kadar. Bilmem ikinci yazıya kadar sabredebilir misiniz, gerçi bende bilmiyorum tekrar Budapeşte’ye düşer mi yolum bilinmez ama uğrayabileceğiniz birkaç farklı mekanda Central Market Hall, Grand Synagogue, Opera, Heroes Square. İstesek uğrayamaz mıydık, çok rahat giderdik ama gezdiğim yerlerin tadına da sonuna kadar vardığım için mutluyum. Koca şehri iki günde bitirecek halimiz yok zaten, tekrar uğramak içinde biraz bahanemiz olsun , doya doya bir daha gezelim. Tek bizi düşündüren nokta belki de biraz pahalı olması olabilir. Özellikle kendimize bu anları hatırlatacak ufak şeyler almayı hepimiz severiz. Bu tür dükkanlar haliyle turistik ve büyük caddeler de olunca biraz pahalı kaçabiliyor. Tabii bu ziyaretlerden boş dönmek olmaz bütçeyi ayarlamanız halinde güzel şeyler alabilirisiniz Budapeşte’den.
Budapeşte'den gece manzaraları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder