BAHARIN YEŞİLİNİN ÇOK YAKIŞTIĞI, AKDAMAR ADASI'NIN GÜZELLİĞİYLE SİZİ MEST EDECEK ŞEHİR : VAN

        Keşke gerçekleşse dediğimiz, hayatta yaşadığımız yeni bir güne daha farklı bir renk katmak için planladığımız harika anlar var hepimizin. Gözümüzde canlandırdığımız, orada olsam şöyle yapardım dediğimiz. Günün aslında çok kısa olan o 24 saatini en güzel geçirecek şekilde değerlendirmek için olmak istediğimiz yerler var. Yazın mesela hangimiz sıkışık binaların arasında, trafik  gürültüsünü dinlemek isteriz. İşte tam bu noktada elde ettiğimiz kazançlarla, arttırabildiğimiz zamanımızla kendi hayatımıza renk katıyoruz. Yeni bir coğrafya, gezilen farklı tarihi yerler ve çekilen sayısız fotoğraf... Van'ı bir de benim cümlelerimle tanımaya hazır olun!



  4 yıl öncesinde kış mevsiminde uğradığım Van bahar havasında bir başka harika. İlk ziyaretimde deprem sonrası dönem ve kışın etkisi bu il'in güzelliğini görmeme engel olmuştu. Mayıs ayının bir akşamüzeri Van Gölü'nün üzerinden süzülerek uçağımın havaalanı'na inmesiyle 4 yıl sonra yine geldim Van'a. Seyahat maceramın ilk gününü Van Gölü'nün kenarında güzel bir kahvaltıyla başlattım. Sanki uzaklardan buraya gelen bir insana deniz deseniz inanacağı, ucu bucağı görünmeyen masmavi güzellik Van Gölü'nü izleyerek bu seyahate başlamak benim için en güzel seçeneklerden biriydi. Bahar havasının Van'a getirdiği güzellik, gölün maviliğinin gözünüze gelen hoşluğu ve huzurlu geçirdiğiniz bolca zaman. İster Van kahvaltısıyla, ister kendi hazırladığınız güzel bir tostla Van Gölü'nün kenarında kendinize kesinlikle yer ayırın.



Yazımı okuyanlara sıradaki sorum "kedilerle aranız nasıl?" olacak :) Biri sarı biri mavi farklı renkte iki göze sahip, Van dışında görme şansına pek sahip olmadığımız şirin Van kedileriyle tanışmak harika olmaz mı? Van'ı ziyaret ettiğimiz de van kedileriyle buluşmamız için Kedi Evleri kurulmuş. Bu noktaları ziyaret edip onlarla buluşuyoruz, kaplarına mama koyup, kedilerin gözlerini ve güzelliklerini yakından görüyoruz. Böylesine güzel de bir durum var Van'ı ziyaret eden ve kedilerle buluşmak isteyenler için.



 Yemek vakti toplanın :)





                                                  Bir gözü mavi diğeri sarı şirin Van kedisi...


Sıra geldi kültürel güzelliklere göz atmaya. İlk durağımız merkeze 4 km uzakta yer alan Van Kalesi. Ziyaret etmek için giderken bir Kedi Evi'ninde yanından geçeceğiniz Van Kalesi; bahçesinde kafeteryası  bulunan, ziyaret etmek için tırmanmanız gereken, Van şehrini ve gölü tepeden izleyebileceğiniz bir yükseklikte bulunuyor. Urartu Kralığı, M.Ö 9-7 yüzyıllar arasında, Doğu Anadolu, Transkafkasya ve Kuzeybatı İran'ı egemenlik altına alarak 200 yılı aşkın bir süre yönetmiş. Urartular, ülkenin farklı bölgelerinde ilk kez surlarla çevrili merkezi ve aşağ yerleşmesi olan kentler inşa etmişler. Van Kalesi (Tuşpa) Urartu Krallığı'nın başkenti ve surlarla çevrili kalede; teras duvarları, saray, tapınak , açık hava kutsal alanı , depo mekanları, bütün Urartu Kralları ve ailelerinin gömüldüğü çok odalı kaya mezarları ile  çivi yazılı kitabe ve steller bulunuyormuş.


                                                                           Van Kalesi
Dik, irili ufaklı taşlarla örülü yolu tırmanarak çıktığınız kalenin surları üzerinde dururken, dikkatinizi çeken ayrıntılardan biri de,aşağıda kazılar sonucu ortaya çıkmış Van Kalesi höyüğü oluyor. Van Kalesi eteklerinde ilk yerleşme günümüzden beş bin yıl önce kadar önce kurulmuş. Urartu krallığı dönemi'nde burada içinde konakların ve bazı idari yapıların da bulunduğu, çoğunlukla halkın yaşadığı aşağı kent varmış. Urartu sonrasında da bir süre iskan edilen höyük, ortaçağ'dan itibaren mezarlık olarak kullanılmış. Bilgileri özet geçmek gerekirse Urartu Krallığının Anadolu'da bıraktığı izlerden esintileri hissedeceğimizi anlıyoruz.


                                       Van Kalesi'nin eteklerinde yer alan antik şehir kalıntıları

Kaleye çıkarken dikkat etmemiz gereken şeyler var. Ayakkabı ve giyim seçiminizi iyi yapın. Gezerken en istemedğiniz şey ayağınızı burkmak ve başınıza talihsiz bir kazanın gelmesidir. Ben kaleden inerken yanlış ayakkabı seçip, ayakkabısı parçalanan bir bayan aşağı nasıl inerim diye kara kara düşünüyordu. Aynı duruma düşmemek için tedbirinizi alın. Kaleyi ziyaret ettiğiniz zaman iç kalede yer alan Süleyman Han Camisini de görebilirsiniz. Van şehrini tepeden izlemek, güzel fotoğrafların yanında temiz havayı solurken yaşanmış tarihin izlerini hissetmek için Van Kalesi'ni listenize ekleyin. Gelmek dolaşmak çok zahmetli ve tehlikeli değil. Sadece zamanınızı iyi ayarlayın ve 3-4 saat ayırın kendinize.


                                              Van Gölü ve şehrin bir kısmının kaleden görünümü

Kalenin bulunduğu park içerisinde Van evlerini size tanıtmak için yapılmış Örnek Van Evi yer alıyor. Ziyaretçiler için hazırlanmış bu örnek evi de görebilirsiniz ayrıca.


                   
Gezilen coğrafyaların popüler yerlerine uğrayamamak çok kötü olabilir. Neyse ki ben şanslıyım ve Akdamar Adası'nı ziyaret edip, içinde bulunduğum günün her dakikasını iyi değerlendirdiğim dediğim anlar yaşadım. Belki de ayrı bir yazıda uzun uzun anlatılması gereken bu inanılmaz ada için ayrı bir paragrafla başlayalım bakalım.





Vapurla Akdamar Adası'na giderken Van Gölüyle Artos Dağının mükemmel uyumu hoşunuza gidebilir.

      Van'ın merkezinden ayrılarak, aslında Van'dan çıktığınızı gösteren tabelayı geçerek Gevaş'a doğru ilerlemeniz gerekiyor sizi Akdamar Adası'na götürecek vapurlara bineceğiniz iskelere ulaşmak için. Yaklaşık 20-25 dakika gibi bir sürede Artos dağı'nın eteklerindeki beyaz kar kütlelerine bakıp büyüklüğüne hayran kalarak, yolun sağ tarafında gezilere ait tabelalara göre iskeleye ulaşıyorsunuz. Turlar 30 dakika ya da saat başı olarak düzenlenebiliyor ya da yolcu durumuna göre kalkabiliyor. Biz giderken yabancı bir turist grubu vardı  ve çok kalabalık değildi. Tercihinize göre kapalı olan alt kısımda ya da  teknenin üst tarafında, püfür püfür esen havada Akdamar Adası'na doğru vapur yolculuğu yapabilirsiniz. Böylece harika Artos dağı'nı ve yaklaştıkça adayı ve Akdamar Kilisesi'ni uzaktan kadrajınıza sığdırabilirsiniz. 35 dakika civarı süren ve gidiş-dönüş maliyeti kişi başı 10 TL olan deniz yolculuğumuz sonrası Akdamar Adası'na inmiş bulunduk. Bahar Van'a çok yakışıyor ve Akdamar adası bu güzelliği daha iyi anlamamıza yardımcı olabilecek bir güzelliğe sahip.




Akdamar Adası adını almış olduğu düşünülen bir de eski bir hikayeye sahip. Adına zarar gelmesinden korkan keşiş bir babanın birbirini seven iki genci ayırmasını anlatan türden bir hikayesi var Akdamar Adası'nın...

      " O zamanlar adada yaşayan keşişler buraya kimseyi sokmazlarmış. Çünkü ada keşişlere verilmiş. Oraya ancak keşiş olmak isteyen gider ve keşiş olduktan sonra oradan ayrılırlarmış. Adanın karşı kıyısında, Gevaş'ta yiğit bir delikanlı yaşarmış. Delikanlı gündüzleri gölde balık avlar, saatlerce yüzermiş. Günün birinde yüzerken bir bakmış adaya üç kulaç var."Buraya kadar gelmişken hele bir çıkayım adaya" demiş. Badem ağaçları arasında saklanarak adayı kolaçan etmiş. Bir bakmış ki, az ötesinde ağaçlardan badem çiçeği koparıp başına takan, bir yandan da alçak sesle bir şarkı mırıldanan güzel bir kız duruyor. Kız da delikanlıyı görmüş. Önce kaçmak istemiş, ama sonra delikanlının vücudunun güzelliğine kapılıp öylece kalmış. Delikanlı kıza yaklaşıp "Kimsin?,nesin?" diye sorunca kız kendine gelmiş. "Hele sen söyle" demiş, "Sen kimsin?, nesin? Buraya nasıl geldin? Bir gören olursa yanarım gençliğine". Kız adadaki baş keşişin kızı Tamara imiş. Bütün keşiş kızları onu kıskanır, onunla konuşmazlarmış. O da sıkıldıkça bu kayalığa gelir, badem ağaçları arasında gezinirmiş. Böylece Tamara ile delikanlı arkadaş olmuşlar. Arada bir buluşmaya karar vermişler. Gizli saklı buluşmalarda zaman geçtikçe birbirlerine bağlanmışlar, çok sevmişler. Kız "ya keşiş babam görürse !" diye korkmuş hep. Delikanlı ise " haklısın" demiş." Bundan sonra geceleri buluşalım. Sen akşam inince bir mum yakarsın. Ben mumun ışığını karşıdan görünce yakar gelirim". Buluşmalar böyle devam etmiş. Tamara akşam bastığında kayalıkta bir mum yakıyor, bir süre sonra gölün sularını kulaçlarıyla yara yara sevgilisi ona geliyormuş.


       Bir gün Tamara'yı kıskanan keşiş kızlarından biri onları görmüş. Hemen gidip baş keşişe haber vermiş. Çok kızan baş keşiş "hadi bu gece beni oraya götür, kendi gözlerimle göreyim" demiş. O gece keşiş iki sevgilinin buluşmalarını gözleriyle görmüş ve " bu işi kimse görmeden nasıl halledeyim diye düşünmeye başlamış. Bir gün fırtına kopmuş. Tamara o gece mum yakmamış. Baş keşiş, "olursa bu gece olur, yoksa şerefim iki paralık olur, dillere düşer, rezil olurum" demiş. Gece kayalıkta mumu kendi yakacakmış. Keşişin yaktığı mumu gören delikanlı, fırtınaya aldırmadan kendini göle atmış. Başlamış kulaç atmaya. Dalgalar onu her kaldırışta ışığı görüyor, güç alıyor,  yüzmeye devam ediyormuş. Böylece saatlerce yüzmüş ama bir türlü adaya ulaşamamış. Gücü iyice tükenmiş, kolunu kaldıracak hali kalmamış. Tam bu sırada fırtına birden bire şiddetlenmiş, dalgalar iyice kabarmış ve delikanlıyı dibe çekmiş. Delikanlı son bir çabayla soluğunu toplamış ve " Ah Tamara!" diye bağırmış. Ses önce rüzgarın ve dalgaların çağıltısına karışmış, sonra her bir yandan yankılanmış: Ah Tamara!, Ah Tamara! Sesi Tamara da duymuş. Kayalığa koşmuş. Yanan mumun yanında babasını görünce ne olduğunu hemen anlamış. O da atlamış sevgilisinin ardından gölün azgın dalgaları arasına. Kavuşmuş sevgililer."

       O günden sonra herkes adaya Ahtamar demiş. Adanın Türkçe'de yaygın ve resmi adı Akdamar biçimindeymiş. Hikayeyi öğrenip, adayı gezmeyi başladığınızda, yanından geçtiğiniz kayalıklara da farklı bir gözle bakıyorsunuz.



                                                               Adayı keşfetmeye başlıyoruz!


İskeleden yukarı tırmanan basamakları çıkarak 915 - 921 tarihleri arasında Vaspurakan Kralı I.Gagik tarafından Keşiş Mimar Manuel'e yaptırılan Akdamar Kilisesi'ne ulaşıyoruz. Dört yapraklı yonca şeklinde haç planında yapılan kilise içten kubbe, dıştan piramidal külahla örtülmüş. Daha sonraki dönemlerde kiliseye ek olarak I.Zacharias Şapeli, Jamatun, Çan Kulesi ve kiliseden bağımsız olarak Aziz Stephanos Şapeli yaptırılmış. Kutsal haç adına yaptırılan kilise 1131'de manastıra çevrilmiş. Yapımının üzerinden çok fazla zaman geçse de kilisenin iç ve dış yüzeyinde bulunan resim ve kabartma şeklindeki tasvirler belirgin şekilde göze çarpıyor.



                                                                        Akdamar Kilisesi


                                     Kilisenin güney duvarının ortasında yer alan Çan Kulesi



Kilisenin dış cephesindeki taş kabartmalarda İncil ve Tevrat'tan alınan dini konuların yanı sıra, dünyevi konular, saray hayatı, av sahneleri, insan ve hayvan figürleri tasvir edilmiş. Kilisenin iç kısmında karşılaşa- cağınız tasvirler  ise konularını Kitab-ı Mukaddesten alıyormuş. Kilisenin farklı cephelerinde yer alan kabartma şeklindeki tasvirlerde anlatılan konular şu şekilde;

     * Doğu cephesinde; İncil yazarı Yuhanna, Abbasi Halifesi Muktedir olduğu tahmin edilen figür, Hz.Adem portresi, Vaftizci Yahya, Aziz Gregor (Ermenilerin Yol Göstericisi), Havari Thaddeus, Havari Bartholomeus, İlyas Peygamber Aziz Thomas ve Tserafatlı dul kadın...



      * Batı cephesinde; İncil yazarı Aziz Matheus Matta, Kiliseyi çevreleyen kuşakların içlerinde çeşitli dünyevi sahneler işlenmiştir. (Av sahneleri , güreşçiler ve sarayla ilgili birçok sahneye yer verilmiştir.) , Serapimler (Melekler) Vaspurakan Kralı I.Gagik'in kilisenin maketini Hz.İsa'ya sunma sahnesi ve Hz.İsa tasvirleri vardır. Ana giriş olan bu cephede sonradan ilave edilen Jamaton yapısı çoğu figürü örtmüş.




      * Güney cephesinde; İncil yazarı Lukas, Kuşak, kiliseyi çevreleyen kuşakların içlerinde çeşitli dünyevi sahneler işlenmiş. (Av sahneleri, çeşitli hayvan ve sarayla ilgili bir çok sahneye yer vermiştir.), Madalyon içinde Aziz Martin Stephenos, Sophanias, Osoria, Hz.Yunus'un denize atılıp balık tarafından yutulması, Yunus Peygamberi kıyıya bırakan balık ve Yunus Peygamber'in kurtuluşu, Yunus Peygamber'in  ve Ninive Kralı'nın bağsaş kurmuş vaziyette, İbrahim Peygamber'in İshak'ı kurban etme sahnesi ve gökten inen koç, Musa Peygamber ve On Emir, Hz.İsa Meryem ve kucağın daki çocuk Hz.İsa, Vaspuran Prensi Hamazaps ile kardeşi Sahak, Davut ile Goliath'ın mücadele sahnesi...


                     Akdamar Kilisesi ve sağ alt tarafta yer alan yapı Katagigos Stephanos Şapeli

     * Kuzey cephesinde; Samson'un Filistinli'yi öldürme sahnesi, Peygamber Hezeikel, dövüşen iki horoz, aslan öldüren Samson ve bir karışık yaratık kabartması, Putperestliği yıkan Yahudi Kralı Hizkiya figürü, kralın solunda ondan daha büyük olarak gösterilen Peygamber İşaya'ya, Adem ile Havva ve Havva'nın yılan tarafından kandırılma sahnesi, İncil yazarı Aziz Markos, üç Musevi genci ile baş aşağı duran iki aslan arasında Peygamber Daniel...

      Adayı ziyaret ettiğiniz zamanda önünde bulunduğunuz cephenin yanında açıklamlarında yer aldığı tabelaları görebilirsiniz. Zamanınız varsa daha detaylı şekilde oturup kabartmaları inceleye bilirsiniz. Çok uzun bir yazı oldu içerisinde çok fazla detay barındıran. İçerideki tasvirleri de fotoğraf olarak görebilirsiniz.








 Akdamar adasından ayrılmak istemedim açıkçası. Seyir tepesine oturup Van Gölü'nü ve Artos Dağı'nı izlemek inanılmaz büyük bir keyif oldu benim için. Dünya'da geçirdiğim saatlerimi böylesine güzel bir yerde boşa harcamadan sevdiklerimle geçirdiğim için gayet mutluyum.





Akdamar iskelesinden vapurla ayrılıp Gevaş'a döndüğünüz zaman, dönüş yoluna göre Halime Sultan Kümbeti'nin yer aldığı parkı da görebilirsiniz. Yolunuz üzerinde tarihi bir yapının daha olduğunu ekleyeyim notlarıma.Yazımı son olarak bu gezimde beni yalnız bırakmayan abim, yengem ve minik yiğenime teşekkür ederek bitiyorum. Bu yazının ortaya çıkmasında bana destekleri çok fazla. Umarız hiç kimseyi sıkmayan ve bilgilendirici bir yazı olmuştur. Öğrendiğimiz bilgileri paylaşarak çok fazla şey öğreniyoruz. Herkese mutlu günler, bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle ;)



                                                                  Halime Hatun Kümbeti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder