ANTALYA : TURİZM VE TARİHİN HARMANLANDIĞI HARİKA AKDENİZ ŞEHRİ

        Gezmenin sizce en güzel yanı nedir? Canınız sıkıldığında vakit geçirmek için renkli bir aktivite olması mı, çevrenizle paylaşıp sohbet edebileceğiniz farklı anılara  imza atmanızı sağlaması mı yoksa adım atmadığınız coğrafyaları, elinizdeki imkanları kullanarak kimi zamanda zorlayarak ziyaret  edip sınırsız özgürlüğünüzün tadına varmanızı sağlaması mı? Sanırım bu sorunun cevabı yaşam içerisinde bulunduğumuz duruma, konuma, sosyal statüye, yaşamınızı sürdürdüğünüz şehre ya da birçok farklı detaya göre değişebilir. Gezmek bana göre size siz olduğunuzu hatırlatan, yaşamınız içerisinde ayırdığınız vakti en güzel şekilde değerlendirebileceğiniz harika bir hobi, özgürce hayatın tadına vardığım yaşamın vazgeçilmez bir parçası. Kendi gezi rotamız ve planlamamız dışında bize etki eden bir faktör olmaz. Hayatın size ayrılan her dakikasını yaşarken tamamen özgür olduğunuzu hatırlarsınız ve bence en büyük nimetlerden biridir bu. Caddeleri, şelaleleri, kaleleri, camileri ve hikayesiyle tarihin ve turizmin harmanlandığı bir cennet olan Antalya da renkli vakit geçirmeye hazır olun. Bu şehir insana keyif veriyor :)

    Şehirlerde hikayeler bulmak bana büyük keyif verir. Alınacak bir dersin yanı sıra, yaşamınızda kullanabileceğiniz pek çok fikir üretmenize yardımcı olacak, cebinize koyduğunuz kullanışlı bir malzemedir bu hikayeler. Antalya'da merkeze adım attığımız an da meşhur kapalı yolun hemen başlangıcında Antalya'ya ismini veren Attalos, heykeliyle bizlere hikayesini anlatmak için bekliyor. M.Ö 220 yılında doğan II.Attalos, Bergama Kraliyet ailesinin bir üyesi olup, ağabeyi II.Eumenes'in ölümü üzerine 61 yaşında tahtı devralmış. Ağabeyine olan sadakati nedeniyle çağdaşları tarafından "Phıladelphos" (Kardeş Sever) lakabı ile anılan Attalos, M.Ö 188 yılında yapılan Apameia Barış Antlaşmasıyla Bergamalılara verilen Pamfilya'nın bir bölümü ve kıyıları boyunca uzanan önemli deniz yolunu güven altına almak ve donanmasına üs sağlamak amacıyla bölgeye bir sefer düzenlemiş ve bu sefer sırasında limanla birlikte yeni bir kent kurmuş. Bu kent kendisine izafeten ATTALEIA (ANTALYA) adını almış. Bu harika turistik şehrin kuruluşu ve ismini alışı da böylesi bir hikayeye dayanıyor.


 Turizm ve tarihin harmanlandığını  Kaleiçine adım attığınız an da kafanızı nereye çevir seniz farkediyorsunuz. Antalya ve Attalos'un hikayesini okuduktan sonra denize bakmak  için arkanıza dönüyorsunuz ve II.Abdülhamit döneminde yapıldığı tahmin edilen, Antalya'nın farklı mimarisiyle dikkat çeken saat kulesiyle karşılaşıyorsunuz. Kaleiçine yönelip marinaya inmeden öncesinde sanki tarihi birçok detayla karşılaşabileceğinizin ilk ipucu bu saat kalesi.



   Kaleiçi'nde renkli ve satıcıların bulunduğu sokaklarda yürürken ilk gözümüze çarpan yapının, Yivli   Minare'nin tarihini öğrenmek için Yivli Minare Camii'nin bulunduğu alana uğradım ilk olarak  Kaleiçinde yürümeye başladığımda. Yivli Minare Camii Anadolu çok kubbeli camii türünün en eski örneği olup, Antalya nın sembolü olan Yivli Minaresiyle en özel ziyaret noktalarından biri. Yivli Minare Sultan I.Alaeddin Keykubat tarafından yaptırılmış 13. yüzyıla ait bir Selçuklu eseri. Tabanı kare biçiminde blok taş olup gövdesi tuğladan dilimli ve 8 adet yarım silindirik biçimli ve firıze  renkli çinilerden dolayı  Yivli Minare adını almış. 40 metreye yakın yükseliğiyle farketmemenizin imkansız olduğu harika bir mimari eser Yivli Minare.


Yivli Minare Camii'nin yer aldığı alanda Yivli Minare Camii'nden farklı iki tarihi yapıyla daha karşılaştım. Bu da gezerken hoşunuza giden sürpriz gelişmelerden. Bir taşla iki kuş hesabı ,bir adımla üç farklı mekan :)  13.yüzyıldan iki farklı mekan daha keşfediyoruz. Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Atabey Armağan tarafından yapılan , günümüze sadece Taç Kapısı'nın ulaşabildiği  Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi (Atabey Armağan Medresesi) ve İmaret Medresesi ziyaret ettiğimiz alanda bizi karşılayan diğer Selçuklu dönemi eserleri. Akdeniz'in berrak suyuna merhaba demenin vakti geldi deyip Selçuklu tarihini geride bırakıyorum.


                                                            Yivli Mimare Camii iç görünüm


                            Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi günümüze ulaşan Taç Kapısı



                                                            İmaret Medresesi giriş kapısı

Artık marinaya inme vakti. Kaleiçin'de turistik mekanların arasından sıyrılıp, tasarımlarıyla birbirinden ayrılan teknelerin sıraya dizildiği, tekne turlarının müşterilerini beklediği marina da vakit geçirme zamanı. Denizin mavisinin, Antalya'nın havasının tadının çıkarıldığı dakikalar. İster  deniz fenerinin dibinde oturup manzarayı seyredin, isterseniz daha tepeye tırmanıp kayaların üzerinde yer alan cam platformdan Konyaaltı plajına bakış atıp manzarasının keyfini çıkartın. Herşey size kalmış! Meşhur Konyaaltı plajını izlemek için farklı birçok bölge var. Amacı en güzel açıdan en iyi kareyi yakalamak olanlar için yürüme vakti.




Doğu garajından ışıklar caddesine doğru yürümeye başlıyoruz kalabalık Antalya ahalisinin arasından. Yolumuzun üzerinde eski Antalya şehri ve limanını kuşatan surlar üzerindeki kapılardan ayakta kalan tek kapı Hadrian Kapısı var. Roma İmparatoru Hadrian'ın M.S 130 yılında Antalya'yı ziyareti anısına yapılmış tarihi bir yapı. Bu kapıdan geçip turistik sokaklarda kaybolabiliyorsunuz. Tarihi bir yapıdan ziyade modern şehir yapısı içesinde insanı büyüleyen, şehirle bütünleşmiş bir yapı Hadrian Kapısı. Bu tarihi kapıdan geçip turistik sokaklarda her adım atışımda bu şehrin insana ne kadar çok pozitif enerji verdiğini hissedebiliyorum. Sıcak yaz tatillerinde mükemmel ortamını yanı sıra, kış mevsiminde soğuğa tahammül edemiyorsanız, tam size göre bir şehir Antalya. Zira bu şehirde kış  kendini çok belli etmiyor. Kimi zaman size yüzünü gösterse de, ziyaretin kısası makbüldür deyip güneşli havayla sizi baş başa bırakıyor.


                         Roma İmparatoru Hadrian'ın ziyareti anısına yapılan Hadrian Kapısı

Merkezden ayrılmadan Konyaaltı Plajına karşı çay içmek için güzel bir parka yol alırken Hadrian Kapısını geçtikten sonra  zamanında kilise  ve sonrasında cami olarak hizmet vermiş Korkut (Kesik Minare) Camii yolumuzun üstünde yer alıyor. Antik dönemden Osmanlı dönemine kadar uzun bir döneme ve olaylara tanıklık etmiş bu tarihi yapı. M.S.2. yüzyıla tarihlenen tapınağın temelleri üzerine  M.S.6. yüzyılda tapınağın mimari parçaları kullanılarak büyük bir kilise inşa edilmiş. Kilise 7.yy da Arap akınları sırasında tahrip olmuş, 9.yy'da ilave takviyelerle yenilenmiş ve ilk olarak kiliseden camiye dönüştürülmesiyse Selçuklular döneminde olmuş. Gezmeye başladığımız andan itibaren karşılaştığımız eserlerde kesin olarak dikkat çeken bir nokta varsa o da Selçukluların Antalya'ya tarihi açıdan önemli katkılar   yaptığı. 1361'de Antalya Kıbrıs Kralı Peter I. eline geçtiğinde tekrar kiliseye dönüştürülen yapı, Sultan II.Beyazıd'ın oğlu Şehzade Korkut zamanında yeniden cami olarak hizmet vermeye başlamış ve 1846 da geçirdiği büyük yangına kadar ibadete açık olarak kalmaya devam etmiş. Bu yapı ile ilk karşılaştığınız zaman minaresinde külah olmayışı kesinlikle dikkatinizi çekecektir. Cami bu özellikten dolayı Kesik Minare adını da almış.


                                                                   Kesik Minare

 Geride tarihi birçok yapı ve hikayeyi bırakıp serin bir yerde sıcak çayla birlikte Konyaaltını izleme vakti geldi. Akdeniz'in mavisi, Konyaaltı'nın sarı kumsalı, yamaç praşütü yapan tatilciler ve otellerle birleşince bu manzarayı sonbahar  ya da  kışın bile izleseniz size yaz havasını hissettiriyor. Antalya'ya ilk uğradığınız da benim gibi tarihle çok iç içe kalacaksınız, bu şehirden ayrılmak istemeyip ilçeleri için plan yapmaya başlayacaksınız şüphesiz.



                                                     Konyaaltı'na farklı açılardan bakış



Şelaleleriyle ünlü bir şehirde harika doğal oluşumları ziyaret etmeden geziyi bitirirsek sanırım bir şeyi eksik yapmış sayılırız.  Merkezden otobüsle yaklaşık yarım saat uzakta, meşhur Lara plajına 15 dakika mesafe de Düden Şelalesi ulaşım imkanı olarak en rahat gidebileceğiniz nokta konumunda.  Lara yönüne giden çoğu otobüsün yakınından geçtiği Düden Şelalesi park olarak düzenlenmiş haliyle, yeşil alanda  haftasonu etkinliklerinin yanı sıra gezmeye gelen ziyaretçiler için rahatlama mekanı olmuş. Alanın genişliği insanların rahat hareket edip kafa dinlemesine yardımcı oluyor. Harika bir doğal oluşum olmasının yanında rafting imkanının da sunuluyor olması bir çok turistin sizi yolda çevirip "Where is the Düden Waterfall?" diye  sormalarına neden olabiliyor. Akdenizin güzelli ğinden büyülenirseniz  o kadar manzara izledikten sonra, 15 dakika uzaktaki Lara plajınana uğrayıp, televizyonda ismini sıkça duyduğunuz bu plajdan denize girebilirsiniz. Belki kısa bir süreliğine ziyaret etmiş olsam farkına varamazdım ama Antalya 'da bir kaç ay yaşadığınız zaman şehrin ortak kültürler yuvası olduğunu anlıyorsunuz. Farklı kültürlerin sırıtmadan kaynaşması şehrin en renkli yanı ve bu özellik burada yaşama isteğinizi arttırıyor. Düden Şelalesinde yeşil çimler arasında yayılırken "Ne kadar çok uçak inip kalkıyor" diye kendi kendinize söylenmeyin. Bu şehir insanı etkilemek ve tekrar ziyaret etmeye ikna etme açısından gayet başarılı.


 
Antalya'nın güzelliğini ilk aşama birbirine yakın mekanları ziyaret ederek keşfedebilirsiniz. Daha sonra ilçelerine yayılır, bu güzel Akdeniz şehrinin renkli sokaklarında kültür festivalinin keyfini çıkarırsınız. Turistlerin ziyaret etmek için sabırsızlanıp bir süre sonra yerleştiği bu şehri es geçip ziyaret etmeyi unutmayın.Harcadığınız her dakikanın değer bulduğu bu topraklar, uygun bir bütçeyle sizi uygun vakitte misafir edebilir. Hayat bizi nereye yönlendirir bilinmez ama siz rotanızı güzel bir gezi için Antalya'ya çevirin bence. Herkese keyifli seyahatler, bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle :)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder