AKDENİZ'DE TURİSTİK BİR ŞEHİR GEZİSİ : ADANA

   Sonbahar'ın havasını yaşamaya başladık artık. Sevenler vardır bu mevsimi mutlaka ama ben sıcak havaları seven güneşin etkisini kaybedip sıcaklıkların düşmesiyle enerjisini kaybedenlerdenim.. Kışın yakıştığı, kışın ziyaret edilmesi gereken şehirler var orası ayrı. Yaşadığınız şehirde zaman zaman siz de soğuk havalardan şikayetçiyseniz o zaman kısa süreliğine de olsa sıcak bölgelere kaçmak için plan yapmamız gerekiyor. Ekim başı ve Akdeniz'e gitmek için planımı yaptım. Bekle bizi Adana !!


Ulaşımda tamamen raylı sistem kullanacağım. Her zaman ki gibi rotamızı verelim. Ankara'dan hızlı tren ile Konya'ya oradan da Toros ekspresi ile Adana'ya ulaşmak üzere planladım yolu. Adana'ya direkt tren gitmiyor ama aktarmalı olarak bilet alabiliyorsunuz. Genç tarifesine de dahil olduğum için gidiş için toplam 42 TL ücret ödedim. Ankara Konya arası 1 saat 50 dakika sürüyor ve yaklaşık 1 saat Konya da bekledikten sonra Toros Ekspresi ile yolculuğun ikinci kısmı başladı. Bilette 5 saat 27 dakika yazıyor ama maalesef yolculuk çok daha uzun sürdü. Bilet kontrol görevlilerine nedenini soranlara cevapları ise yollarda çalışma olduğu için trenin fazla hızlı gidemediği oldu. 8 saat civarı sürdü sanırım yol. Konaklama durumunu Adana'da hallettim. Tren gece kalkıp sabah varmadığı için konaklama için yer bakmanız gerekebilir. O yüzden zamanla ilgili bu detayı bilmenizi istedim. Sonuçta her detaya yabancı olduğumuz bir şehre akşam vakti iniyoruz. Toros Ekspresi'ne binerken yanınıza yiyecek ve içecek ihtiyacınız karşılayacak malzemenizi alın. Giderken servis Pozantı'dan sonra başladı. Yani yolculuğun bitmesine 2 saat falan kala. Dönüş kısmında ise daha sık servis vardı. Beklenenden daha fazla süren yolculuk sonucu oluşan biraz mutsuzluk ve yorgunlukla beraber gece 11'de kalacağım yere yerleşip dinlenmeye çekildim.


Sabah 6 kalkma vakti. Şehir içi ulaşımda ücret 3 TL ve yaklaşık 30 dakika gibi bir sürede tarihi Taş Köprü'nün yanındayım. Sabah güneşiyle manzarayı izleyip bir şeyler atıştırayım öyle başlasın Adana gezisi dedim.  Roma dönemi eseri olan ve Seyhan Nehri üzerinde bulunan Taşköprü'nün M.S 384 yılında Mimar Auxentus tarafından yaptırıldığı biliniyormuş. Dünya'nın şehir  içi trafikte kullanılan en eski köprüsü olma özelliği taşıyan Taşköprü üzerinde yürüyebilirsiniz buraya geldiğinizde. Seyhan Nehri, Taşköprü ve hemen arkasında Sabancı Merkez Camii. Birlikte güzel bir manzara oluşturan üç farklı detay Adana'nın merkezinde ve ulaşım çok kolay. Taşköprü'nün yanındaki parktan başlayıp Sabancı Merkez Camii'nin önündeki parka kadar uzanan yürüyüş yolu mevcut. Gezerken o yolu kullanıp nehir kenarında zamanda geçirebilirsiniz.




Merkezden biraz uzaklaşma vakti. Nasıl olsa öğleden sonra yine döneceğim ve Akdeniz'i izlemek istiyorum artık. Adana'nın 1.30 saat uzağındaki Yumurtalık ilçesine gidiyorum. Yumurtalık ilçesini ilk olarak askerlik yaparken acemi birliğindeki arkadaşımdan duymuştum. Gezip yazı yazdığımı duyunca "gel gör çok hoşuna gider" demişti. Merkezden 10 dakika uzaklıkta Yüreğir Garajı var oradan kalkıyor Yumurtalık dolmuşları. Başta süre 2 saat falan dediler dedim ki " Git gel 4 saat gez et çok zamanımı alır gitmeyeyim en iyisi." Şoför kalkıyoruz gidenler gelsin dedi dayanamadım atladım minibüse. Yol 1.30 saat sürdü hem de keyifliydi köylerin tarlaların arasından geçmek. Ücret 12 TL, Şunu belirteyim Adana otobüs garajına değil Yüreğir Garajı'na gidecekseniz. Aksi takdirde çok zaman kaybedersiniz. Adana insanı Adana'ya ilk ulaştığım dakikadan beri çok yardımcı oldu diye bilirim. Hem kaldığım yeri bulmamda hem de Yumurtalık minibüsünde hem yanımda oturan Adanalı amca hem şoför her detayı anlattılar haritadan gösterdiler neresi gezilir edilir nereden bilinip inilir diye. Yani gitmek isterseniz size yardımcı olurlar büyük ihtimal. Yumurtalık Adana arası minibüsler yazın 30 dakika aralıkla okullar açıkken ise 45 dakika da bir kalkıyor. Anlattıktan sonra göreceksiniz bu kadar güzel bir yere daha az sefer olsaydı üzülürdüm. Yazın 7 kışın ise 6.15'te Yumurtalıktan son araba Adana'ya. Ona göre plan yapabilirsiniz.


Muhabbete doyum olmadı ama Geldik artık Yumurtalık'a. Beni çarşının 10 dakika ilerisinde Süleyman Kulesi'nin orada bıraktılar. Gez manzara fotoğrafı çek yürürsün çarşıya yakın zaten dediler. Biraz yürüdüm ve Süleyman Kulesi'nin olduğu alana geldim. Mavi Akdeniz'in kenarında doğal oluşum kayalar ve harika bir manzara. Özlediğim Akdeniz. Hava da sıcak bu arada. Süleyman Kulesi'nin 1536 yılında yapıldığı tahmin ediliyormuş. Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaptırılmış. Kule İstanbul'dan Adana'ya ulaşan askeri tüccar ve hac kervanlarının güvenliğini sağlamak, denizden gelen muhtemel saldırıları önlemek ve askere harekatlara destek amaçlı kullanılmış. Süleyman Kulesi Osmanlı Devleti'nin son dönemlerine kadar askeri üs olarak kullanılmış. Yumurtalık'ta karşılaştığım ilk tarihi yapı bu ve yanında harika manzarası var.



Çarşıda limanın hemen yanındayım yürüyüşümün sonunda. Giderken minibüslerde buradan kalkacak. Limanın hemen yanındaki surlar dikkatimi çekiyor.  Ayas Kalesi'nin bir kısmı hala ayakta. Limanda yer alan kayıklarla oluşturduğu bütünlük muhteşem. Ayas Kalesi'nin yapılış tarihi belli olmamakla beraber Orta Çağda yapıldığı tahmin ediliyor. 7. ve 10. yüzyıllar arasında Arap ve Bizanslılarla olan savaşta tahrip olan kent 11. yüzyıldan itibaren Ayas adıyla Piskoposluk merkezi olmuş. Bu dönemde ünlü bir ticaret limanı olma özelliği sürdüren Ayas'ta biri karada biride limandaki ada olmak üzere iki kale inşa edilmiş. 1266 yılında 1337 yılına kadar defalarca Memlukluların saldırısına uğramış ve tahrip edilmiş. Ayas Kalesi'nin sıra sıra siyah ve beyaz taşların dizildiği üst kısmı ve yer yer çökmüş gövdede boşluklar bulunan kalenin liman kıyısında ana burç bölümü günümüze kadar ulaşabilen kısımlar. Kalenin yanı başında ya da limana inip kayıkların arasından bu tarihi yapıyı inceleyebilirsiniz.





Kalenin arka tarafında beni bekleyen başka yapılar var. Hemen gözüme çarpan denizin ortasındaki Kız Kalesi. Mersin de değil miydi o ya! demeyin çünkü orada da var burada da bulduk bir tane. Kale tarihi Ayas Kalesi ile liman arasında ada üzerinde bulunuyor. Kale Ayas Limanına yanaşan gemilere ek hizmet binası olarak tasarlanmış. Atlas Kalesi olarak isimlendirilen yapıya halk arasında Kız Kalesi denmekteymiş.


Kız Kalesi'ni fotoğrafladım hemen sol tarafında mavi bayraklı Yumurtalık Plajı. Yazın kalabalık olduğunu duydum ve Ekim ayında hala plaja havlu atıp denize girenler var. Havada müsait denize girmeye. Sıcaklık beni de zorladı gezerken. Çarşı, liman, kaleler ve plaj birbirine çok yakın. Yürüme mesafesinde ki bu durum benim için büyük avantaj. Plajın yan tarafında çardaklar var orada oturup manzaranın tadını da çıkarabiliyorsunuz. Yani her şey mükemmel. Denizin maviliğini izledim 1.30 saat yol gideceğimi göz önüne alarak Yumurtalık gezi faslını bitirdim.




Gerçekten gitmekle doğru kararı verdiğim düşüncesindeyim. Son anda ani kararla bindiğim minibüsle harika bir yer görmüş oldum. Merkezde Taşköprü durağında indim. Yüreğir Garaja gitmeden inebilirsiniz. Böylece hem zamandan kazanırsınız hem de merkeze dönmek için 3 TL vermek zorunda kalmazsınız. Akşam saati yaklaşırken Adana'nın sokaklarında kaybolayım dedim. Sokaklarda yürüyüp şehri izleyeyim biraz. Akşama doğru trafik ve korna sesleri hoşuma gitmeyen detay oldu. Sanırım bazı sokaların dar ama araçların büyük olması trafikte sıkışıklığa neden oluyor. Yorgunda olunca fazla ses rahatsız etti biraz. Bu arada San Pol Bebekli Kilise'ye uğradım. Şehirde yer alan tek kilise bu kiliseymiş. Girişini sorarak ya da harita yardımıyla bulabilirsiniz. Biraz ara sokak tarzı bir yerde ben de bilmediğim için sorarak buldum girişi.


Artık yorgunluk kendini iyice göstermeye başladı. Taşköprü'nün fotoğrafını çektiğim yerde banklar var. Soğuk çayımı aldım oradan Taşköprü'yü, Seyhan Nehri'ni ve Adana'yı izledim. Adana'nın tarihi saat Kulesi'ni görmeden olmaz. Sokak aralarından ona ulaşıp Saat Kulesi'ni de gördüm.



Hava kararmaya başladı ve ben yorgunum. Taşköprü'nün ilerisinden geçen dolmuşlarla kalacağım yere gideceğim. Son bir kez bu tarihi köprünün üzerinde adımlamak istedim. Yürümek keyifliydi çünkü asfalt ya da betonun değil taş bir yapının üzerinde olduğunuzu ayaklarınızla hissedebiliyor sunuz. Bir yanda Seyhan Nehrin'de eser rüzgar , akşam farklı renge bürünen gökyüzü. Geziyi doğru yerde sonlandırdığıma işaret eder gibiydiler.


Özlemiştim sıcak havayı, denizi, farklı bir şehri görmeyi. Yaşadığı yerden uzaklaşmak, keşfetmek, yeni bir şeyler öğrenmek isteyen yani kısaca gezmeyi seven herkese umarım yardımcı olabilecek bir yazı çıkmıştır ortaya. Çok yorulduğum ve büyük emek verdiğim yazılarımdan biri oldu. Umarım okurken beğenirsiniz ve verdiğim emeklere değer. Okuduğunuz için teşekkürler. Bir sonraki durakta görüşmek üzere hoşçakalın :)
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder